18 Mart 2012 Pazar
Tuhaf!!
Ne denilebilir ki hayatında olmayan biri için ne diyebilirsin ki? Bir zamanlar onun hayatındayken!! İşte bir zamanlarda kalsada niye benim hala içim acıyor. Öncesinde benim için söylediği şarkılar paylaştığı şarkılar şimdi başkası için söyleniyor. Ne düşünebilirim ki artık benim için değil artık onun için:S Nasıl bir dünyada yaşıyorum ben. Niye hala çocuklar gibi aşkın bir kez olduğuna saplamışım kendimi. Niye kabul edemiyorum artık bir başkasını sevdiğini. Niye her defasında şüpheye düşüyorum eee madem bizim yaşadıklarımız yalanmıydı diye. Niye aklıma geliyor yerli yersiz zamanlarda Niye soruyorum kendime hiç aklına geliyomuyum diye! Halbuki bende hayatıma bir yol çizmişken bunca tuhaf sorular Niye??? Kafamda çözmem gereken şeyler var hala. Ve hala zamana ihtiyacım var döndük gene başaaa:(
10 Mart 2012 Cumartesi
Bir Milad Gerek
http://fizy.com/#s/1ah6go
İnsan (diye başlamak söze devamında tüm genellemeleriyle birlikte evet İnsan) hayatında bazen gitmek ister nereye gideceğini bilmeden öylece bulunduğu yerden, şehirden, ülkeden belkide nereye olacağı önemli değil yeter ki bulunduğu o aynılıklardan kaçmak... Kaçmak kimi zaman güçsüzlüğü andırır zihinlerde ama öyle değil aslında ufakta olsa cesaretin göstergesi de olmalı. Belirsiz bir yola gözü kapalı yol almak tüm...
Yeni bir hayat, tıpkı bembeyaz bir sayfa gibi başlarsın bunun içinde herşey yenidir aklının alamayacağı herşey, yeni bir ülke yeni bir daire yeni yüzler yeni sesler yeni insanlar anlamını bilmediğin yeni kelimeler... Güne heyecanla uyanırsın en başta alışılagelmişliklerin dışında hayatında var olan tüm yeni kavramlar için. İlk işin hazırlanıp kendini yollara atmakla olur bu anda aklına getirmek istemezsin geçmişi çünkü hedef daima bulunduğun anı yaşamaktır.
Verdiğin bu umulmadık karar (gitmek) aniden girmemiştir hayatına. Öncesinde inceden inceden düşünmeye başlarsın gitmenin aslında ne iyi olduğunu ve sonrasında tüm hayatına işlersin bu kararı. Ve gün gelir beklediğin an gelir ve GİDERSİN.
Bende farkında olmadan günler öncesinde hatta haftalar belkide aylar öncesinden beynime kazımışım gitmeyi.Bunu kendime asla söylemedim cesaret edemedim belkide dedim ya kaçmak azda olsa cesaret gerektirir. Yaşadığım her şey miladını doldurmuştu gözümde sanki, yapılacak yeni hiçbirşeyin kalmaması tıpkı gidilecek yerler, konuşulacak konular, yenilecek yemekler, yaşanacak anılar...
Çok değil 3 yıl öncesinde yıllardır eksikliğini hissettiğim o duygu hiç ummadığım bir anda beni buldu. Üniversiteye adım attığım ilk yıldı ve o zamanlar yeni ilklerim hayatıma girmeye başlıyordu. Hiç düşünmezdim ama işte o yıl benim Miladım oldu. Hayatınızda kendinize çizdiğiniz imkansızlıklar vardır. Asla şunu yapmam dedikleriniz kendinize çizdiğiniz belli başlı kalıplar işte. Miladınıza etki eder bu imkansızlıklar aslında imkansız gibi görünselerde hayatınıza yön verir böylelikle hayatınıza ördüğünüz o tuğlalalrı kendi ellerinizle alıverirsiniz. Tabiki kolay değil bu yıllardir beyninize işlediğiniz bu kalıplar gün gelir kalıp olmaktan çıkar ama nasıl?
Üniversitenin ilk yılı işte bilindik hazırlık yılları üniversiteyemi hazırlıktı bu bilemedim ama saflığıyla birlikte sevmiştimde burayı. İlk defa evrensel bir olgunun içindeyim şimdi her şehirden insan değişik kültürler vs vs. Hoşumada gitmişti bu evrensel DÜNYA dedikleri olgu. İşte şimdi farklılıkların odağında herşeyin merkezindeydim ama kendimi o duyguyla karşılaşmaya hiç hazırlamamıştım. Adı herkesin bildiği gibi AŞKtı. Herkesin kendine göre tanımı vardı bu üç kelimelik milada. Bense bu zamana kadar hiç ad koymayı düşünmemeiştim koyma gereğide duymamıştım belkide. Genel bir yargı vardı bu konu hakkında Aşk bir defa yaşanır ve ben içten içe ona inandırmışım kendimi öle plansızca o miladın gelmesini bekliyodum ama hiçbir arayış içinde olmadan. Nezaman geleceği hiç öenmli değil geldiğinde nasıl olsa farkedecektim ama zamanı önemli değildi bende ayrıca hiçbir acelemde yoktu.
Karşınızda gördüğünüz insanlar vardır sürekli karşılaşırsınız bu insanlarla ne bilim komşunuz, arkadaşlarınız, hocalar, abiler, amcalar vs vs. Onların sizdeki yerleri bellidir nitekim belli görevleri vardır sizin hayatınızda. Onların hayatınızda görevleri dışına çıktığını farkettiğiniz an feleğiniz şaşar.
Üniversite yolları haftalar sürer öyle alıştırırsınız kendiniz o yollara dersler, molalar, muhabbetler herşey yerli yerinde. Haftalardır dersine girdiğiniz dersler, hocalar. Bunların hiçbirinde alışılmışın dışında hiçbirşey olmaz. Derslerin sizdeki yeri sınıfta hocayla bütünleşir Hoca anlatır öğrenci dinler. Hocayla arandaki muhabbet ders içindeki konudan ibarettir. Eee normali de budur zaten o biçtiğin görevdir Hoca kavramına.
Konuşmaya başladığım ilk anlarda karşımda bir hoca vardı en azından ben öle yaratmışım kafamda. Klasik hoca- öğrenci muhabbetleri diye yer etmişim kafama. Bunda anormal bir şey yoktur yeri geldiğinde hocanla muhabbette edebilirsin bunda ne var ki? Ama ilerleyen zamanlarda çokta normal olmayan hisler doğuyordu içime bana söylediği herşey beynimde başka başka olgular yaratmaya başlamıştı. Yok artık olmaz sen kendi kafandan uyduruyosun ama ya varsa? İşte bu şüphe tüm benliğimi bambaşka yere götürmüş ve artık şüphe olmaktan çıkmıştı. Bir yandan Yasak bir Aşk olgusu kafamda bürünürken bir yandan da Gelen miladımı seyredalmıştım.
Kafamızda yer ettiğimiz o imkansızlıklar gün gelir imkansız olmaktan çıkarmış. Hoca öğrencisine aşık olmaz öğrenci hocasına aşık olmayacağı gibi. Kafamda çizdiğim o imkansızlığın tam merkezindeydim elim kolum bağlı bir şekilde. Aslında dışardan bakıldığında sevgili olmamamıza engel hiçbir şey yoktu birbirimizi seviyorduk ve yeni mezun olması sebebiyle hiç hoca gibide gözükmüyordu. Ama hocaydı işte ve bu dışardan bakıldığında büyük bir sorundu.
Beni saran o şeyin ilk anda Aşk olduğunu hissetmiştim çünkü hayatımdaki olumsuzluklara rağmen ben haddinden fazla mutluydum. Nitekim oda mutluydu duyguları karşılıksız olmadığı için. Öyle bir duygu yaşıyordum ki nasıl bir girdabın içine girdiğimin farkında bile değildim ki zaten hiçte önemli değildi İnsan hayatında birkes aşık olurmuş ve ben bunu yaşamak istiyordum. Sahiden insan bir kesmi aşık olur? Madem öyle ya aşık olduğu insan avuçlarının içinden giderse birdaha böyle birşey yaşayamıcak mı? Peki ya imkansız aşklara düşen gönül bu ya kim için atacağı hiç belli olmuyor eee o zaman aşk evresi bu imkazsızlıkla birlikte kapanmış mı olacak?
İşte gün gelir herşey gibi bu hikayede bir yerde son bulur. Aşk uykusu misali iki kişiden biri daha önce uyanır bu uykudan. Bir gün uyanırsın ve ben nerdeyim ve ne yapıyorum sorusunu kendine sorduğun o ilk anda uykudan uyandın demektir. Ben öyle dalmışımki bu uykuya, uykuya dalmama sebep olan aşık olduğum insan uyandırmak içinde bizzat kendisi dürttü beni kalbimden. Öyle yine umulmadık bir anda uykusundan uyanan insan sudan düşmüş balığa benzer. İşte öylee afallar insan.
Kalbim küt küt atıyordu... Ama bu sefer aşktan değil başka bişeydi bunun adı. Bundan sonrasını hiç düşünmemişti. Hayatının içine öylesine nüfuz eden kişiden ayrı yollara düşmek. Söylemesi bile nefes alamama sebepken bunu hayatıma sokmak. Onsuz bir hayatta kalmaya mecbur kalmak. Uyanmak ve kendini Gerçek hayatta bulmak. Her aşkta olduğu gibi bizim aşkımızdada tutulmayan sözler... En kötüsü nedir bilirmisin "Senin aşkınında diğer aşklardan hiçbir farkının olmadığını farkettiğin an"
Hayatında Herşey diye sıfatlandığın insanın zamanla Hiçbirşey olması böyle kolay olmamalı. Böyle bitmemeli diyorsun içten içe ama yaa elden hiçbirey gelmiyorsa:( Her toplumun değer yargıları vardır ve onlara göre yaşarsın. Azcık dışına çıkarsan toplumda yüzüne bakılmıcak insan konumuna düşersinki buda kafalarda ölmekten beter demektir. İşte toplumun kafasında beliren Hoca- öğrenci ilişkisi Aşka dönüşemezdi. Eğer dönüşürsede idam masasında bulursun kendini her bir bakıştan sözden... Uyandığımız ilk anda bu soruyla bulduk kendimizi insanlar bizi kabullenebilir mi diye orasından kırptık burasından kırptık olmadı. Ne bu soruyu cevaplayabiliyorduk ne de ayrılmak kelimesi dudaklardan çıkamıyordu. Bu öyle bir girdapki sürükledikçe içine çeker insanı derine gittikçe burdan çıkması imkansızlaşır. Belirsizlik hayatında olmazsa olmaz kavram oluverir. Binlerce ayrılma faslı herbiri senden çok şeyler alıpgötürür ama sesini bile çıkaramazsın. Gün gelir nefes alamazsın ama yeterki yanında dursun diye boğulmayı bile göze alırsın. Zaman çok hızlı geçer bir bakarsın hayatın belirsiz bir şekilde ilerler Aşk sözü ağzından çıkamamaya başlar. Öyle bir hale bürünürsünki Keşkeler başlar dillerde...
İşte yeni bir uyanış daha gerekli. Karabasan misali uyanmak isteyipte izin verilmeyen güçlere sert bir uyanış gerekli tüm bu belirsizliklerden kurtulmak için. Ben de onu yaptım tüm hissettiğim duygulara rağmen aynı zamanda daha belirsizce yaşamak istemiyordum. Evet bu işin oluru yoka odaklanmıştık ikimiz ve sen ne kadar istesende karşıdaki insan senle birlikte olmadığı sürece hiçbir şey yapamıyorsun. İşte bu durumda uyandırma sırası bana gelmişti tüm kararlılıkla beraber.
Ve ben artık biliyorum:
Toprağın yüzü güneşli bir ana gibi en son en güzel çocuğunu emzirdiğini..
Fakat neyleyim saçlarım dolanmış ölmekte olan parmaklarına başımı kurtarmam kabil değil!
Sen yürümelisin, yeni doğan çocuğun gözlerine bakarak..
Sen yürümelisin, beni bırakarak...
SARILDILAR
Bir kitap düştü yere...
Kapandı bir pencere...
AYRILDILAR...
İnsan (diye başlamak söze devamında tüm genellemeleriyle birlikte evet İnsan) hayatında bazen gitmek ister nereye gideceğini bilmeden öylece bulunduğu yerden, şehirden, ülkeden belkide nereye olacağı önemli değil yeter ki bulunduğu o aynılıklardan kaçmak... Kaçmak kimi zaman güçsüzlüğü andırır zihinlerde ama öyle değil aslında ufakta olsa cesaretin göstergesi de olmalı. Belirsiz bir yola gözü kapalı yol almak tüm...
Yeni bir hayat, tıpkı bembeyaz bir sayfa gibi başlarsın bunun içinde herşey yenidir aklının alamayacağı herşey, yeni bir ülke yeni bir daire yeni yüzler yeni sesler yeni insanlar anlamını bilmediğin yeni kelimeler... Güne heyecanla uyanırsın en başta alışılagelmişliklerin dışında hayatında var olan tüm yeni kavramlar için. İlk işin hazırlanıp kendini yollara atmakla olur bu anda aklına getirmek istemezsin geçmişi çünkü hedef daima bulunduğun anı yaşamaktır.
Verdiğin bu umulmadık karar (gitmek) aniden girmemiştir hayatına. Öncesinde inceden inceden düşünmeye başlarsın gitmenin aslında ne iyi olduğunu ve sonrasında tüm hayatına işlersin bu kararı. Ve gün gelir beklediğin an gelir ve GİDERSİN.
Bende farkında olmadan günler öncesinde hatta haftalar belkide aylar öncesinden beynime kazımışım gitmeyi.Bunu kendime asla söylemedim cesaret edemedim belkide dedim ya kaçmak azda olsa cesaret gerektirir. Yaşadığım her şey miladını doldurmuştu gözümde sanki, yapılacak yeni hiçbirşeyin kalmaması tıpkı gidilecek yerler, konuşulacak konular, yenilecek yemekler, yaşanacak anılar...
Çok değil 3 yıl öncesinde yıllardır eksikliğini hissettiğim o duygu hiç ummadığım bir anda beni buldu. Üniversiteye adım attığım ilk yıldı ve o zamanlar yeni ilklerim hayatıma girmeye başlıyordu. Hiç düşünmezdim ama işte o yıl benim Miladım oldu. Hayatınızda kendinize çizdiğiniz imkansızlıklar vardır. Asla şunu yapmam dedikleriniz kendinize çizdiğiniz belli başlı kalıplar işte. Miladınıza etki eder bu imkansızlıklar aslında imkansız gibi görünselerde hayatınıza yön verir böylelikle hayatınıza ördüğünüz o tuğlalalrı kendi ellerinizle alıverirsiniz. Tabiki kolay değil bu yıllardir beyninize işlediğiniz bu kalıplar gün gelir kalıp olmaktan çıkar ama nasıl?
Üniversitenin ilk yılı işte bilindik hazırlık yılları üniversiteyemi hazırlıktı bu bilemedim ama saflığıyla birlikte sevmiştimde burayı. İlk defa evrensel bir olgunun içindeyim şimdi her şehirden insan değişik kültürler vs vs. Hoşumada gitmişti bu evrensel DÜNYA dedikleri olgu. İşte şimdi farklılıkların odağında herşeyin merkezindeydim ama kendimi o duyguyla karşılaşmaya hiç hazırlamamıştım. Adı herkesin bildiği gibi AŞKtı. Herkesin kendine göre tanımı vardı bu üç kelimelik milada. Bense bu zamana kadar hiç ad koymayı düşünmemeiştim koyma gereğide duymamıştım belkide. Genel bir yargı vardı bu konu hakkında Aşk bir defa yaşanır ve ben içten içe ona inandırmışım kendimi öle plansızca o miladın gelmesini bekliyodum ama hiçbir arayış içinde olmadan. Nezaman geleceği hiç öenmli değil geldiğinde nasıl olsa farkedecektim ama zamanı önemli değildi bende ayrıca hiçbir acelemde yoktu.
Karşınızda gördüğünüz insanlar vardır sürekli karşılaşırsınız bu insanlarla ne bilim komşunuz, arkadaşlarınız, hocalar, abiler, amcalar vs vs. Onların sizdeki yerleri bellidir nitekim belli görevleri vardır sizin hayatınızda. Onların hayatınızda görevleri dışına çıktığını farkettiğiniz an feleğiniz şaşar.
Üniversite yolları haftalar sürer öyle alıştırırsınız kendiniz o yollara dersler, molalar, muhabbetler herşey yerli yerinde. Haftalardır dersine girdiğiniz dersler, hocalar. Bunların hiçbirinde alışılmışın dışında hiçbirşey olmaz. Derslerin sizdeki yeri sınıfta hocayla bütünleşir Hoca anlatır öğrenci dinler. Hocayla arandaki muhabbet ders içindeki konudan ibarettir. Eee normali de budur zaten o biçtiğin görevdir Hoca kavramına.
Konuşmaya başladığım ilk anlarda karşımda bir hoca vardı en azından ben öle yaratmışım kafamda. Klasik hoca- öğrenci muhabbetleri diye yer etmişim kafama. Bunda anormal bir şey yoktur yeri geldiğinde hocanla muhabbette edebilirsin bunda ne var ki? Ama ilerleyen zamanlarda çokta normal olmayan hisler doğuyordu içime bana söylediği herşey beynimde başka başka olgular yaratmaya başlamıştı. Yok artık olmaz sen kendi kafandan uyduruyosun ama ya varsa? İşte bu şüphe tüm benliğimi bambaşka yere götürmüş ve artık şüphe olmaktan çıkmıştı. Bir yandan Yasak bir Aşk olgusu kafamda bürünürken bir yandan da Gelen miladımı seyredalmıştım.
Kafamızda yer ettiğimiz o imkansızlıklar gün gelir imkansız olmaktan çıkarmış. Hoca öğrencisine aşık olmaz öğrenci hocasına aşık olmayacağı gibi. Kafamda çizdiğim o imkansızlığın tam merkezindeydim elim kolum bağlı bir şekilde. Aslında dışardan bakıldığında sevgili olmamamıza engel hiçbir şey yoktu birbirimizi seviyorduk ve yeni mezun olması sebebiyle hiç hoca gibide gözükmüyordu. Ama hocaydı işte ve bu dışardan bakıldığında büyük bir sorundu.
Beni saran o şeyin ilk anda Aşk olduğunu hissetmiştim çünkü hayatımdaki olumsuzluklara rağmen ben haddinden fazla mutluydum. Nitekim oda mutluydu duyguları karşılıksız olmadığı için. Öyle bir duygu yaşıyordum ki nasıl bir girdabın içine girdiğimin farkında bile değildim ki zaten hiçte önemli değildi İnsan hayatında birkes aşık olurmuş ve ben bunu yaşamak istiyordum. Sahiden insan bir kesmi aşık olur? Madem öyle ya aşık olduğu insan avuçlarının içinden giderse birdaha böyle birşey yaşayamıcak mı? Peki ya imkansız aşklara düşen gönül bu ya kim için atacağı hiç belli olmuyor eee o zaman aşk evresi bu imkazsızlıkla birlikte kapanmış mı olacak?
İşte gün gelir herşey gibi bu hikayede bir yerde son bulur. Aşk uykusu misali iki kişiden biri daha önce uyanır bu uykudan. Bir gün uyanırsın ve ben nerdeyim ve ne yapıyorum sorusunu kendine sorduğun o ilk anda uykudan uyandın demektir. Ben öyle dalmışımki bu uykuya, uykuya dalmama sebep olan aşık olduğum insan uyandırmak içinde bizzat kendisi dürttü beni kalbimden. Öyle yine umulmadık bir anda uykusundan uyanan insan sudan düşmüş balığa benzer. İşte öylee afallar insan.
Kalbim küt küt atıyordu... Ama bu sefer aşktan değil başka bişeydi bunun adı. Bundan sonrasını hiç düşünmemişti. Hayatının içine öylesine nüfuz eden kişiden ayrı yollara düşmek. Söylemesi bile nefes alamama sebepken bunu hayatıma sokmak. Onsuz bir hayatta kalmaya mecbur kalmak. Uyanmak ve kendini Gerçek hayatta bulmak. Her aşkta olduğu gibi bizim aşkımızdada tutulmayan sözler... En kötüsü nedir bilirmisin "Senin aşkınında diğer aşklardan hiçbir farkının olmadığını farkettiğin an"
Hayatında Herşey diye sıfatlandığın insanın zamanla Hiçbirşey olması böyle kolay olmamalı. Böyle bitmemeli diyorsun içten içe ama yaa elden hiçbirey gelmiyorsa:( Her toplumun değer yargıları vardır ve onlara göre yaşarsın. Azcık dışına çıkarsan toplumda yüzüne bakılmıcak insan konumuna düşersinki buda kafalarda ölmekten beter demektir. İşte toplumun kafasında beliren Hoca- öğrenci ilişkisi Aşka dönüşemezdi. Eğer dönüşürsede idam masasında bulursun kendini her bir bakıştan sözden... Uyandığımız ilk anda bu soruyla bulduk kendimizi insanlar bizi kabullenebilir mi diye orasından kırptık burasından kırptık olmadı. Ne bu soruyu cevaplayabiliyorduk ne de ayrılmak kelimesi dudaklardan çıkamıyordu. Bu öyle bir girdapki sürükledikçe içine çeker insanı derine gittikçe burdan çıkması imkansızlaşır. Belirsizlik hayatında olmazsa olmaz kavram oluverir. Binlerce ayrılma faslı herbiri senden çok şeyler alıpgötürür ama sesini bile çıkaramazsın. Gün gelir nefes alamazsın ama yeterki yanında dursun diye boğulmayı bile göze alırsın. Zaman çok hızlı geçer bir bakarsın hayatın belirsiz bir şekilde ilerler Aşk sözü ağzından çıkamamaya başlar. Öyle bir hale bürünürsünki Keşkeler başlar dillerde...
İşte yeni bir uyanış daha gerekli. Karabasan misali uyanmak isteyipte izin verilmeyen güçlere sert bir uyanış gerekli tüm bu belirsizliklerden kurtulmak için. Ben de onu yaptım tüm hissettiğim duygulara rağmen aynı zamanda daha belirsizce yaşamak istemiyordum. Evet bu işin oluru yoka odaklanmıştık ikimiz ve sen ne kadar istesende karşıdaki insan senle birlikte olmadığı sürece hiçbir şey yapamıyorsun. İşte bu durumda uyandırma sırası bana gelmişti tüm kararlılıkla beraber.
Ve ben artık biliyorum:
Toprağın yüzü güneşli bir ana gibi en son en güzel çocuğunu emzirdiğini..
Fakat neyleyim saçlarım dolanmış ölmekte olan parmaklarına başımı kurtarmam kabil değil!
Sen yürümelisin, yeni doğan çocuğun gözlerine bakarak..
Sen yürümelisin, beni bırakarak...
SARILDILAR
Bir kitap düştü yere...
Kapandı bir pencere...
AYRILDILAR...
Kaydol:
Yorumlar (Atom)